Custom Search
Üyelik Girişi
Site Menüsü
R
OSMANLICA DERSLERİ
Takvim
Site Haritası
Şakir Tarım
denizliogder@hotmail.com
Eğitimin Adı Değil Kendisi “Millî” Olmalı
30/09/2014
Eğitim kurumlarının başına “millî” kelimesini yerleştirdik ama müfredatında “millî” olduğu konusunda ciddi endişelerimiz var. Her işte hedef önemli! Hedefi olmayan eğitim pusulasız gemiye benzer. Kendi kültür değerlerinden uzaklaşmış, Batı hayat tarzına özenmiş nesiller yetiştiren eğitime “millî” diyebilir miyiz?

Yöneticilerimizin zihniyetine bir bakın! Küresel hâkimiyet mücadelesi veren ABD’nin oluşturduğu BOP’un Eşbaşkanlığı’nı yürüten bir yöneticinin “millî” bir eğitim politikasından söz etmesi ne kadar inandırıcı olur? Faizci kapitalist küresel ekonomik sistemin bir parçası olarak politika üreten bir zihniyetin eğitim programı da bu süreci işletecek şekilde olacağı açık değil mi?

Teslimiyetçi çarpık zihniyetler bu ülkenin kökünü kurutmak isteyen can düşmanlarıyla işbirliği içindedirler. Onlar, AB Bakanlığı kurarak, içinden çıktıkları toplumu başka toplumlara entegre etmek istiyorlar. Bu yanlış zihniyetin eğitim uygulamaları da aynı plânın bir parçası olarak yürüyor.

Yeniye kadar okullarda eğitsel kol çalışmaları vardı. Şimdi bunu “kulüp”e dönüştürdüler. Liselerde yeni kurulan bir kulübün adını biliyor musunuz: “AB Kulübü.” İmam Hatip Okulları da bu uygulamanın içinde!

Oy kullanmak için gittiğim bir lisenin girişinde, 6 AB ülkesinin adı sayılarak, “Bu okulda şu ülkelerle eğitim işbirliği yapılmaktadır” levhasına şahit oldum. Peki, bu uygulamada AB ülkeleri mi Türkiye’yi etkilemekte, yoksa Türkiye mi AB ülkelerini? Sonuç belli değil mi? İnanç ve kültür değerlerinden uzaklaşmış bir eğitim anlayışının elinde bir şey yok ki, başkasını etkileyebilsin! Böyle bir eğitim ancak taklitçi ve özüne yabancılaşmış nesiller üretir.

 

EĞİTİM GERİYE GİDİYOR

Görüntü ve rakamlara bakılırsa eğitimin problemi yok gibi. Ya okullardaki müfredatın muhtevası? Yani, evlâtlarımızın kafasına ve kalbine ne koyabildiğimiz konusu. Onları geleceğe hazırlama başarımız… İşte problem buradan başlıyor.

Görünüşte İmam Hatip ve İlâhiyatların sayısı artıyor. Diğer okullara da seçmeli Kur’an, Siyer, Temel Dini Bilgiler dersleri konuyor. Bunlar göz doldurucu. Fakat eğitim programı küresel bağlantıların bir parçası olarak yürütülürse yanlış politikanın aleti olmaktan kendini kurtaramıyor.

Batılı mantık ve bakış açısı ile evlâtlarımız İslâmî bilgiler bile öğrense dünyevîleşmekten kurtulamıyor, olaylara maddeci bir mantıkla yaklaşmaya başlıyorlar.

Meselâ; senelerce din eğitimi aldığı halde, insanlık tarihinin hak-batıl ekseninde devam eden bir mücadeleye sahne olduğunu kavrayamıyor. Nasyonal düşünmekten evrenselliğe ulaşamıyor.

Erbakan Hoca’nın “yapılan işin kime yaradığını bilmek” anlamında kullandığı “şuur” diye bir kelime var. Bu yüzden, “Namaz kılan köleler olmayacağız” sözünü çok sık kullanır, “Daima hedefimizi gözeteceğiz” derdi.

Öğretmenlere sorun! Yaptıkları işten zevk alabiliyorlar mı? 17 yıldır liselerde felsefe dersi öğretmenliği yapan Mahmut Hanönü şunları söylüyor: “Öğretimin her geçen gün geriye gittiğini söyleyebiliriz. Bu hususta yapılan yenilikler ya da reformlar öze yönelik olmadığından istenilen sonuçlar alınamamaktadır. 1. Köklerimizden ziyade Batı’ya ait bir sisteme sahibiz. 2. Kısır bir dil içinde basitleşiyoruz” (A. Gençlik Dergisi, Sayı: 176, Sh. 47).

Ziyaretimizde, 50 bin öğrenci mevcutlu Pamukkale Üniversitesi Rektör Vekilliği görevini yürüttüğünü gördüğümüz Prof. Dr. Ali Yılmaz şöyle demişti: “Manevî anlamda üniversitenin yapabileceği bir şey yok. Öğrenciler okul ve ailelerinin kontrolünde değil, tamamen internet ve türevlerinin etkisinde.”

 

İLİMSİZ, İDEALSİZ NEREYE?

Nurettin Topçu, “Milletin istiklâli ne kadar önemliyse, mekteplerin istiklâlinin de o kadar önemli olduğunu” anlatır. Bundan maksadı zihinlerin de yabancı işgallerden kurtarılmasıdır. Üniversitelerin her alanda millet ve devlete öncülük etmesi gerektiğini savunur: “Üniversiteler bir milletin kültür merkezi ve millet kültürünün kaynağı olmalı, millî eğitim ve öğretimin kurucusu ve düzenleyicisi; manevî sahada da devletin müşaviri olmalıdır. Üniversite bulunduğu yerlerde zekâ kılıçlarına istikamet verir, siyaset tefekkürün elinde olur.”

Geçtiğimiz günlerde, önemli devlet adamlarının okuduğu, ilmi araştırmalarda öncülük yaptığını bildiğimiz, DPT’nin çalışmalarını yönlendiren saygın bir üniversitemize ait statta büyük bir rezalet yaşandı. ABD’li bir şarkıcı sahnede soyundu, eşcinsellere övgüler yağdırdı, bizim kültürümüze aykırı bir konser verdi. Stadyum da olsa bir bilim yuvasına ait bir mekânın böyle bir yabancılaşmaya alet edilmesi doğru mudur? Yetkililer Türkiye’nin kültürel yapısından habersiz mi? Bu uygulamalar kime ve neye hizmet ediyor?

Milletimizi yabancılaştıran uygulamaların adına “millî eğitim” politikası diyemezsiniz. Bu, “eğitim” adına cinayet olur. Akif, “İlmi yuttursalar da fayda yok bu musibetlerden, / Bırakın oğlumu, onun cahilliğine razıyım ben” beytini özüne yabancılaşmış zihniyete karşı söylemiş olmalı.



5376 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Örnek bir nesil inşa etme fedakârlığı - 27/10/2013
İnsanoğlu, zor elde edilen şeyleri muhafaza etme konusunda daha dikkatli oluyor. Halbuki, maddî ve mânevî sahada bizi yükselten değerler uğrundaki fedakarlığı -ilk İmam Hatip neslinin fedakârlığı misali- her zaman yapmamız gerekmez mi?
Öğretmenler günü öyle mi? - 29/11/2012
Eğitimin merkezinde "öğretmen" var. Öğretmen için bir gün tahsis etmek sembolik kalıyor. Çünkü, "öğrenme" eylemi devamlılık gerektiriyor. "Beşikten mezara kadar..."
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam19
Toplam Ziyaret308867
Saat
Önemli Linkler





mebbis
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar35.037435.1778
Euro36.390736.5365
R
site sıralaması
Hava Durumu